Organize Sanayi Bölgesi, 2.Cadde No:19, Lefkoşa - Kıbrıs Mersin 10 Türkiye ktso@kibso.org

Yerli üretimin önünü keserek onu rekabet edemez hale getirip sonra da ‘bu ülkede sanayi üretimi yapılamaz’ demek samimiyetsizliktir, halka ihanettir

    You Are Currently Here!
  • Home
  • Basin BildirileriYerli üretimin önünü keserek onu rekabet edemez hale getirip sonra da ‘bu ülkede sanayi üretimi yapılamaz’ demek samimiyetsizliktir, halka ihanettir

Yerli üretimin önünü keserek onu rekabet edemez hale getirip sonra da ‘bu ülkede sanayi üretimi yapılamaz’ demek samimiyetsizliktir, halka ihanettir

Her gün yapılan zamlar girdi maliyetlerini başa çıkılamaz noktaya ulaştırmıştır.

Ülkemizde sadece Sanayi sektörünün değil, tüm halkımızın derinden hissettiği ekonomik kriz, hız kesmeden gelen zamlarla daha da derinleşmektedir.

Girdi maliyetlerinin her gün yükselmesi, üretim maliyetlerini inanılmaz noktalara taşımıştır. Sanayicilerimizin her tür ekonomik riski alarak ürettiği ürünler zararına dahi satılamayacak noktaya gelmiştir. Bu sürdürülebilir bir durum değildir.

Ülkede sanayi üretiminden rahatsız olan, üretime değil sadece tüketime dayalı bir Eko-sistem yaratma peşine düşenler dünyanın hiç bir yerinde sürdürülebilir olmayan bu modeli karar vericilere dikte ettirerek aslında hepimizi uçuruma sürüklemektedirler.

Yerli üretime tüm dünyada sağlanan desteğin çok altında kalan teşvikleri dahi sanayicilere çok gören bu anlayış, yerli üretimin önünü keserek onu rekabet edemez hale getirip sonra da “bu ülkede sanayi üretimi yapılamaz” şeklinde açıklamalar yaparak her hangi bir sonuca ulaşacaklarını düşünüyorlarsa büyük bir yanılgı içerisindedirler.

Sanayi Odası olarak halkımızı üretimsizliğe mahkum eden bu anlayışın dün olduğu gibi, yarın da karşısında durmaya devam edeceğiz. 

Ada ekonomilerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %40’larda iken bu oran Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde %8 oranındadır.

Ada ekonomileri ele alınıp incelendiğinde ihracatın ithalatı karşılama oranı %40’lar seviyesindedir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde de durum farklı değildir.

Oysa ülkemizde bu oran %8’ler gibi kabul edilemez bir noktadadır.

Yine aynı şekilde dünya ülkelerinde ticaret sektörüne prim desteği sağlanmazken ülkemizdeki popülist siyasal yaklaşımlar yüzünden üretime sağlanması gereken önemli bir kaynak ticaret sektörüne prim desteği olarak verilmektedir.

Ülkemizde yerel üretime yönelik dünya evrensel ekonomik aklına uygun olmayan bu tarz yaklaşımlar asla kabul edilebilir değildir.

Üretmeyen toplumlar yok olurlar lafı beylik bir laf olarak kalmamalı.

Sanayi sektörü dışa bağımlılığı azaltan,  istihdama önemli katkı yapan,  ülke ekonomileri için son derece önemli bir sektördür.

Bu bilinçle hareket eden dünya, özellikle yaşanan pandemi krizi sonrasında yerel üretime karşı özel bir sahiplenme geliştirmiş,  üretimin geliştirilmesi ve korunmasına yönelik somut çalışmalar yapmış ve bunları uygulamaya koymuştur.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, öncelikle sanayi sektörüne gelişmesi ve güçlenmesi için ellerindeki tüm imkanları seferber etmektedirler.  Bununla birlikte ihtiyaç duyulan sektörlere doğru ve güçlü teşvikler sağlamaktadırlar.

Üzülerek ifade etmeliyiz ki, dünyanın tam tersine sanayi sektörümüz giderek ağırlaşan ekonomik krizin etkisi ile her geçen gün gerilemekte ve gücünü kaybetmektedir.

En başta Hükümet olmak üzere, siyasetin tüm paydaşları, sürekli bir şekilde üretmeyen toplumlar yok olurlar şeklinde kullandıkları sözlerine sahip çıkmalı ve ülkemizde üretim yapan insanlara sadece sözde değil özde sahip çıkmaya başlamalıdırlar.

Ülkede üretmek var olmanın değil, yok olmanın en kolay yolu haline dönüşmüştür. LPG’ye son bir ayda iki zam yapıldı.

Sanayiye uygulanan enerji teşviklerinin enflasyon yüzünden %25 seviyesinden %2’lere gerilediği, LPG gaza 1 aylık bir süre içerisinde 2 kez %30’lara varan zam yapıldığı, sürdürülebilir enerjinin olmadığı, iki yıllık süre içerisinde girdi maliyetlerine ortalama 6 kat yükselme yaşandığı ülkemizde, üretmek artık var olmak değil sanayicimiz için adeta yok olmakla eş anlama gelmiştir.

Uyarıyoruz. Sanayi çökerse ülke de çöker.

Sanayi sektörü 15.000 çalışanı ile ülkemizde üretilen mal ve hizmetler içinde % 9 paya sahip, Turizm ve yükseköğrenim gibi lokomotif sektörlerimize girdi sağlayan, tarım ve hayvancımızın ürününü değerlendirerek bu sektörleri ayakta tutan bir sektördür.

İstihdama ve ülke ekonomisine bu denli önemli etkileri bulunan sanayi sektörünün çöküşü, ülkenin çöküşü ile aynı anlamı taşır. Tam manası ile dışa bağımlı hiç bir ekonomi varlığını sürdüremez. Sanayicilerimizin kendi öz kaynakları ile yapmış olduğu ve dünya ile rekabet edebilirliği olan sanayi yatırımları, ülkede uygulanan yanlış ekonomi ve teşvik politikalar yüzünden her gün daha da fazla güç kaybediyorlar.

Tüketerek değil, üreterek kendi ayaklarımızın üzeninde durabiliriz.

KKTC ekonomisi için dış ticaret açığı yapısal bir sorundur. Dış ticaret açığını azaltmanın önemli yollarından birisi daha çok yerli malı üretmek daha çok ihracat yapmaktır.

Rakamlar açıktır. İthalatımız son 10 yılda yılda ortalama 1.611.600.000 USD iken ihracatımız son 10 yılda yılda ortalama 109.024.721 USD olarak gerçekleşmiştir.

Üretkenlik ve katma değer artışına dayalı bir şekilde yerli üretimi çeşitlendirmeye ve güçlendirmeye ihtiyacımız var.

Siyasi popülizm yüzünden, evrensel ekonomik akla uygun şekilde yapılmayan fiyat ayarlamaları, üretime değil tüketime yönelik uygulanan teşvik politikaları sürdürülebilir değildir.

Hükümeti derhal adım atmaya çağırıyoruz

Her gün değerini daha da yitiren elektik teşvikleri yeniden güncellenmeli, çalışanlara yönelik uygulanan prim desteği konusunda ivedilikle adım atılmalı, sanayiyi derinden etkileyen ve girdi maliyetlerini inanılmaz boyutlara ulaştıran kalemlere yapılan zamlar, gerileyen döviz kurlarına göre hemen geri çekilmelidir.

leave a comment

WhatsApp